İsmail Gaspıralı *
[7�] TENKİT
( İlâve-i Tercüman, 4 Şaban 1313 / 7 Yanvar 1896, No:1 )
Edebiyyatı teşkil eden şiir, hikâye, facia, rivayet, temsil, latife, med-hiyye, hiciv babları müslümanlara malum olduğu hâlde edebiyyatın belki en mühim bir kısmı addolunacak “tenkit” malûm olmayıp kalmıştır. Bazı eserler ve adamlar hakkında “hicv”ler görülmekte ise de “hicv” tenkitten addolun-maz. Tenkit edebiyyatın mizanı ve ölçüsüdür. Tenkitten matlab keşf�i haki-kattır. Her eserin, her fikrin ve hatta her işin derece�i hakikiyyesini tayin ve zahir edecek tenkittir. Tenkit bir ziyadır ki hakikat güzel, hakikat istifadeli fikir ve amel bunun sayesinde tayin edilebilir. Tenkit gözden geçirilmedikçe efkâr hatadan, tarih mübalağadan, şiir ve hikâye lüzumsuz satır ve sahife-lerden emin olamadıkları gibi güzel amelin, fena ve fena amelin güzel görülmek ihtimali de vardır. Ve’l-hasıl tenkit, fikir ve amelin mizanıdır ki peyda edilmesi mutlak lâzımdır.
Tenkit neden ibarettir ve bâhistir? Bunu tayin ve beyan etmek için koca bir kitap yazmak lâzımdır. Fakat burada gazete betinde[i] mümkün olduğu kadar malumat vermek istiyoruz ve bunun ile beraber herkes anlar surette beyan etmek istediğimizden görülecek bazı kusurların afvedilmesi temenni olunur. İleride bu babdan edilecek bahislerden yavaş yavaş tenkidin ne olduğu daha güzel anlaşılıp �tenkîd[t]en meram� güzelliği ve hakikati tayin etmek olduğu görülür.
Tenkit başlıca üç kısma münkasımdır: Biri tenkidat�ı ilmiyye, diğeri tenkidat�ı tarihiyye ve üçüncüsü tenkidat�ı edebiyye.
Tenkidat�ı ilmiyye, kütüb�i mukaddeseden bahsedip bunların hakikat olduğunu, yazıların doğru okunmasını, okunan şeylerin doğru ve tamam anlaşılmasını araştırır, keşf ve tayin eder.
Tenkidat�ı ilmiyye ne kadar mühim ve lâzım bir şey olduğunu anlamak müşkil değildir. İman edilecek bir maddeyi inkâr etmek ne kadar ağır bir günah ise, iman edilmeyecek bir mübalağayı hakikat addetmek şu derecede bir hatadır. Bu hatadan bizleri emin edecek tenkittir.
Avamü’n-nas arasında bazı vilâyetlerde “Aşık Kerem”, bazı vilâyetlerde “Boz Yiğit” ve bazı vilâyetlerde “Köroğlu” evliyadan hesap edildiği işitilmiştir. Bu ise cüz’î tenkidat ile meydana çıkacak hatalardandır.
Tenkidat�ı tarihiyye daha serbestçe hareket edip, asırların, zamanların karangısından türlü eserlerin ve nişanların ve rivayetlerin muhtelif ve birbirine muhalif malumatlarından hakikat çıkarmaya çalışır.
Malûm bir eserin matlab olan eser olduğu ve eserde bulduğumuz bahis ve haber matlabımız olan vak’aya ya ki adama taalluk olduğu etraflıca tenkit ve araştırma ile tayin edilebilir.
Umumiyyet nazarından tenkit ehl�i İslam beyninde müstamel olmamış ise de tenkidat�ı tarihiyyenin babası ve mucidi ulema-yı İslamdan İbni Haldun olduğunu kemal�i fahr ile beyana borçluyuz. İbni Haldun bütün âlem�i insaniyyete bu yolda ettiği hizmet Avrupa uleması tarafından ikrar edilmektedir. Tarihe ve rivayetlere şifalı “şüphe” gözü ile bakıp hakikatı ve vak’ayı mübalağa ve imiş, demiş bataklarından kurtarmaya ibtida çalışmış İbni Haldun�dur. Bu âlimin meşhur “Mukaddime”si tenkidat ile dolu olarak Avrupaca felsefe�i tarihiyyeye ve kritik�i tarihiyyeye esas tutulmuştur.
Pek büyük teessüf edilecek bir hâldir ki Avrupalılar bunca istifade ettikleri İbni Haldun’un ism�i şerifi bile cümle mollalarımıza malûm değildir.
Tenkidat�i edebiyye pek erte zamanlardan beri malumdur. Aristo ve Eflatun’un eserlerinde, tenkit bahisleri vardır; bâ�husus bunlar şiir, dram ve sanayi-i nefise hakkında bir hayli kavaid�i tenkidiyye kabul edip ayrıca bir fen suretine koymuşlardı.
Yunanlıların ilmi ve medeniyeti Romalılara ve bunlardan Avrupalılara geçtiği gibi usul�i tenkid�i edebiyye dahi böylece Avrupa’ya mâl olup, daha ileriye çıkarılmıştır. İnsanın fikrinden, kaleminden ve elinden zuhur eden cümle eserler etraflı tenkide çekilmek, her eserin güzelliği ve faydası ölçünmek kaide hükmüne girmiştir. Rusya�da usul�i tenkit Avrupa’dan ziyade meydan alıp, daha güzel meslek tutmuştur. Avrupa’da tenkidat�ı edebiyye, güzellik araştırmak ve tayin etmekten ibaret kaldığı hâlde (sistem�i estetik) Rusya’da maddiyata el uzatıp her işin ve hâlin faydasını ve zararını tayin ve beyan etmeye çalışmaktadır.
Hâl ve maişet ve edebiyyat�ı İslamiyyeyi araştırmak için tenkidat�ı Rusî kaideleri, tenkidat-ı efrenciyyeden daha uygun görülüyor, çünkü Rusya’da tenkit insanların yalnız sözünü değil, işlerini dahi mizana çekmeyi kaide etmiştir.
(İlerisi var)
[8-] TENKİT
İlerisi*
* 1. nüshada, bak.
[ İlâve-i Tercüman, 12 Şaban 1313 / 14 Yanvar 1896, Sayı: 2 ]
Tenkidat�ı edebiyyenin meydanı pek büyüktür. Her eserin lisanını, suret ve usul�i ifadesini, mahiyyet�i şi’riyyesini ve derece�i edebiyyesini araştırıp beyan ve tayin etmeye çalışır. Ba’de, maneviyyattan maddî hâllere inip maişet ve istifade�i umumiyyeye taalluk işleri araştırır. Nâçâre insanlardan bahseder; Alinin işi, Velinin işinden daha güzel, daha edepli veya ki daha istifadeli olduğunu tayin eder. Ve’l-hasıl, tenkit her tarafa bakan bir gözdür ki eğer görücü ise çok iş görebilir. Tenkit en ibtida her eserin lisanına göz eder; lisanın iyisi ve fenası olur; herkesçe anlaşılır sade lisan olur. İnce kalemden düşmüş sunî kötürendi[ii] lisan olur. Bir maddeden bah-sederek iki muharrir iki türlü yazı yazar; herbirinde bir güzellik ve başkalık olur. Bunların güzelini, istifadelisini göstermek tenkide mahsustur.
Birbirine benzeyen iki şair bulunamaz. Her birinin hayali, lisanı, usul�i ifadesi ve sevdiği başkadır. Bunların esrarını ve her birinin nasıl ve ne dediğini açacak, delil ve muhakeme ile tayin edecek yine tenkittir.
Hikâye, roman, facia gibi eserlere gelince, bunlarda bulunan letafet�i şi’riyyeyi, güzel lisanı, istifadeli efkârı ve maişet�i milliyyeye olan münasebetini keşfedecek tenkid�i nazarîdir.
Eser olur ki gayet güzel ve süslü lisan ile yazılmıştır fakat istifadesizdir. Eser olur ki lisanı kabadır, güzel değildir, fakat açtığı efkâr pek kıymetlidir.
Maişet meydanında tenkidin edebileceği hizmet daha büyüktür. İyi ve fena işleri, lüzumsuz âdetleri, boş zanları, asılsız hissiyatları ortaya koyup, efkâr�ı umumiyyeyi uyandıran tenkittir. Görücü ve bî�tarafâne tenkit güneş ziyasıdır; karangıyı def’eder, âdi göz ile görülmez, seçilmez şeyleri aşkâr eder. Vukuatın esbab ve neticelerini zahir eder; büyük zannolunan bazı kahramanların kaba gövde olduğunu veya ki görülmeyen, işitilmeyen bazı adamların hakikat kahraman olduklarını keşfeder.
Hulasa�i kelam, tenkidin göz etmediği iş, hâl ve eser olmaz; tenkidin mizanı büyüktür. Cümlesini çekebilir, lâkin yanlış çektiği ve anladığı dahi olur. Öyle eserler vardır ki tenkitçi lâzımınca anlayamaz ve binaenaleyh dediği tabiî yanlış olur; ancak tenkidin hatası dahi izhar�ı hakikate hizmet eder ve her hâlde beyan�ı hakikatten gayrı mesleğe hizmet etmez.
İsmail Gaspıralı Bey’in Edebî Tenkitleri
[i] bet: sahife
[ii] kötürendi veya kütrendi : (?)
* Derleyen: Prof. Dr. Yavuz AKPINAR , Yayınlandığı Yer: Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, IX, İzmir, 1998 s. 87-115 (Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yayınları)