Levent Edige Özdemir*
Özet
İsmail Bey Gaspralı, coğrafya, tarih, dil, sosyoloji, pedagoji gibi alanlarda eser ortaya koymuş bir Türk-İslam düşünürüdür. Felsefe alanında da yayın yapan İsmail Bey Gaspralı, birçok filozofun biyografilerine yer verdiği “Yunan Hukemâsı” (Юнан хукемасы / Древнегреческие ученые) ile “Meclis-i Hukemâ-i İslâm” (Меджлис-и Хукема-и Ислам) adlı eserleri yayımlamıştır. Bu çalışmada İsmail Bey’in 1902 (1320) yılında İslam felsefesi alanında yayımlamış olduğu “Meclis-i Hukemâ-i İslâm” adlı eserden hareketle İsmail Bey Gaspralı’nın İslam felsefesiyle ilişkili görüşleri ve yayımladığı İslam filozoflarına ilişkin bilgiler değerlendirilecektir. Filozofların eser adları, eserlerin cilt sayıları gibi aktarılan bilgilerde bazı yanlışlıklar varsa da bunlar dönemin koşul ve olanakları göz önünde bulundurulursa mazur görülecek hatalar olması nedeniyle bunlar üzerinde ayrıca durulmayacaktır.
Anahtar sözcükler: İsmail Bey Gaspralı, Tercüman, Meclis-i Hukemâ-i İslâm, İslam Felsefesi,
Abstract
Ismail Bey Gaspralı is a Turkic-Islamic thinker who has produced works in the fields of geography, history, language, sociology and pedagogy. İsmail Bey Gaspralı, who also writes in the field of philosophy, wrote “Yunan Hukemâsı” (Юнан хукемасы / Древнегреческие ученые) and “Meclis-i Hukemâ-i İslâm”, in which he included biographies of philosophers. He wrote the works named” (Меджлис-и Хукема-и Ислам). In this study, İsmail Bey Gaspralı’s views on Islamic Philosophy and the information he conveyed about Islamic philosophers will be evaluated, based on İsmail Bey’s work “Meclis-i Hukemâ-i İslâm”, published in the field of Islamic philosophy in 1902 (1320). Although there are some inaccuracies in the information conveyed, such as the names of the philosophers’ works and the volume numbers of the works, these will not be discussed further, since these are errors that will be exposed if the conditions and possibilities of the period are taken into consideration.
Key words: İsmail Bey Gaspralı, Tercüman, Meclis-i Hukemâ-i İslâm, Islamic Philosophy.
- Giriş
Felsefenin Orta Çağ’da kesintiye uğradığı bir yanılgıdan ibarettir.[1] Felsefî düşünce duraksamaksızın devam etmiş ve etmektedir. Orta Çağ’da felsefe, üç dönem olarak sınıflandırılabilir. Bunlar sırasıyla Patristik felsefe, İslam felsefesi ve Skolastik felsefe’dir.
- Patristik Felsefe: Bu dönem yaklaşık ikinci yüzyıldan yedinci yüzyıla kadar devam etmiştir. Bu dönemde kilise babaları Yunan felsefesinin yardımıyla Hristiyanlığın esaslarını temellendirmeye çalışmışlardır.[2]
- İslam Felsefesi: Orta Çağ’da felsefe, Atina’da yasaklanınca kendine yeni bir yer; Sasani İmparatorluğu topraklarını bulur. Helenistik felsefenin ve felsefe okullarının etkisi ile çeviri faaliyetlerinin sonucu olarak felsefe, Müslümanların da uğraşları arasına girmiştir. Bu dönemin en önde gelen isimleri iki Türk filozof; Farabi ve İbn Sina’dır.
- Skolastik Felsefe: Skolastisizm, Hristiyan teolojisinin düşünsel bakımdan rasyonal ve tutarlı bir şekilde ortaya konulmasını amaçlayan felsefî harekettir. Bu dönemin en ünlü filozofları Anselmus, Abelardus, Aquinas ve Occamlı William’dır.[3]
İslam felsefesi, İslam dininin felsefesi demek değil, Müslümanların medeniyetinde gelişen felsefe demektir. İslam felsefesi tarihine dair yakın dönemde pek çok eser yazılmıştır. Bu tarihe ilişkin klasik kaynakların başında İbn Cülcül – Tabakatü’l-Etıbbâ’ ve’l-Hükemâ, Ebû Hayyân et-Tevhîdî — el-Mukâbesât, İbn Nedim — el-Fihrist ve Şehristani — el-Milel ve’n-Nihal gibi eserler gelmektedir. Bu eserler bütünüyle İslam felsefesine ayrılmış değildir. İslam felsefesi tarihini toplu olarak gösterme yolunda yapılmış ilk deneme 1903 yılında T. J. De Boer tarafından yazılan “Geschichte der Philosophie im Islam” adlı eserdir.[4]
- J. De Bour’un kitabının yayımlandığı yıldan bir önceki yılda, 1902’de İsmail Bey Gaspralı’nın Terciman Matbaası’ndan on bir müslüman alimin tanıtılıp açıklandığı “Meclis-i Hukemâ-i İslâm” adlı İslam felsefesi tarihi risalesi yayımlanmıştır.[5]
- Meclis-i Hukemâ-i İslâm Hakkında
“Meclis-i Hukemâ-i İslâm” başlığını taşıyan bu kitapçe, 1902 (1320) yılında Bağçasaray’daki Terciman matbaasında basılmıştır.[6] Kitapçenin kapağında eseri yayımlayanın İsmail Bey Gaspralı olduğu “nâşiri: Muharrir-i Tercüman İsmail Gasprinsky” ifadesiyle belirtilmektedir. Otuz iki sayfadan oluşan bu kitapçık, İsmail Bey Gaspralı’nın İslam felsefesi üzerine görüşlerini de barındırması nedeniyle önemlidir.
Kitapçe “Bir Söz” başlıklı bir giriş ve on bir bilgenin anlatıldığı bölümlerden oluşmaktadır. Klasik tabirle, İsmail Bey Gaspralı’nın Meclis-i Hukemâ-yı İslâm adlı eseri bir mukaddime ve on bir babdan ibarettir. “Bir Söz”de İsmail Bey’in felsefeye ilişkin bazı görüş ve yayınlarından bilgi verilmektedir.
Eserin adında yer alan meclis sözcüğü Arap dilinde konsey, toplantı, oturum gibi anlamlara gelmektedir. Türkçede ise bu sözcük toplanılacak yer anlamında kullanılmasının yanı sıra toplanacak insanları da ifade etmektedir. Başlıkta yer alan meclis sözcüğü de toplanmış belli bir grup şeklinde ikinci anlamda olup bugünkü Türkçe’de seçki-cıyıntık karşılığındadır.
Hukemâ sözcüğü hakîm sözcüğünün çoğul halidir. Fu‘alâ’ kalıbından elde edilen ‘alîm-‘ulemâ, emîr-umerâ, vekîl-vükelâ gibi örnekler Osmanlı Türkçesinde sıklıkla kullanılmıştır. Hakîm sözcüğü hem bugün hem de Orta Çağ’da filozof anlamında kullanılan sözcüklerden birisi olmuştur. Hikmet ile felsefe İslam düşüncesinde aynı anlama gelen iki sözcüktür.
İslam filozoflarından söz edilirken “Felâsife”, “Felâsifetü’l-İslâmiyyîn”, “Mütefelsifetü’l-İslâmiyyîn” gibi sözler de kullanılmıştır. Gazalî, Farabî ve İbn Sina gibi Müslüman filozoflara Mütefelsifetü’l-İslâmiyyîn demektedir.[7] Mütefelsife sözü filozof anlamına gelmekle birlikte bu sözün filozof gibi davranan, filozof geçinen anlamı da vardır. Gazalî’nin felsefeye karşı çelişkili söz ve tutumlarına her iki anlam da uygun düşmektedir.[8] Mütefelsife sözünün yukarıda açıklanan ikinci anlamı ile İhvan-ı Safa ve İbn Teymiye tarafından da kullanıldığı görülmektedir.
Eserin adında yer alan üçüncü sözcük olan İslam ise burada din adını değil, bu dinin inanırlarını ifade etmektedir. Bu açıklamaların ardından Farsça tamlama biçiminde yazılan başlık “Müslüman Filozoflar Seçkisi” olarak bugünkü Türkçeye uygunlaştırılabilir.
İsmail Bey Gaspralı’nın eseri için seçmiş olduğu bu ad, aynı zamanda kendisinden önce yazılmış olan İslam filozoflarına ilişkin eserlerin başlıklarıyla da benzerlik taşımaktadır. Tarih’ül-Etibba ve’l-Hukemâ, Hukemâ’il-İslam, İhbaru’l-Ulemâ bi Ahbari’l-Hukemâ gibi eserler buna örnektir.
- İsmail Bey Gaspralı’nın Felsefe’ye İlişkin Görüşleri
İsmail Bey Gaspralı, Meclis-i Hukemâ-i İslâm adlı eserine yazdığı “Bir Söz” başlıklı ön sözde Müslüman filozofların felsefeye yaptıkları katkıdan söz etmektedir. Ona göre Yunanlar uygarlığın başçıları ise de Yunan filozofların elde ettiği bu bilgi ve birikimi ilerletenler Müslüman filozoflar olmuştur. Ancak düşünce ve varlık hakkındaki bilgi ve deneyimin sınırı ve sonu yoktur. Müslümanların öncü oldukları dönemden sonra insanlığa ve uygarlığa katkılarda bulunmak üzere Avrupa filozofları ön planda yer almaktadır. Bunun yanı sıra İsmail Bey Gaspralı, Avrupalıların medeniyete olan katkılarının Müslümanlardan çok daha fazla olduğunu düşünmektedir.
“Yunanîler medeniyet-i beşeriyeniñ başçıları oldukları kibi bunlarıñ bilük ve malumatlarını tevsî‘ ve tashih edenler müsülman hukemâsı olduğu hâlde bunlarıñ eñ meşhurları bu risalede beyan olunmuşdır.
Lakin fikir, tasavvurat ve mevcudat hakkında malumat ve tecrübeniñ hudud ve nihayeti olmadığından devr-i İslamdan soñra meydana gelmiş Hukemâ-i İfrenciye medeniyet-i beşeriyeye daha ziyade hizmet etmiştir.”[9]
İsmail Bey Gaspralı, felsefenin insanlığın ortak değeri olduğu kanaatindedir. İsmail Bey, bu nedenle adlandırma yapılırken bugünkü felsefenin bir kesimle sınırlandırılmasına karşı çıkmaktadır. Buna göre Avrupa Medeniyeti olarak adlandırılan bu birikime “Medeniyet-i Beşeriye” denilmesini daha doğru bulmaktadır. İsmail Bey’in bu görüşü felsefenin kümülatif oluşuyla uyuşmaktadır. İsmail Bey, Yunanların işi dediği felsefenin Müslümanlar elinde ilerletilip korunduktan sonra bugün bu işte Avrupa ve Rusya halklarının çalıştığını bildirmektedir. İsmail Bey’in Avrupalı Filozofları, Yunanlardan ve Müslümanlardan gelen birikimin mirasçısı olarak adlandırması da oldukça yerindedir. Çünkü bilgi ve bilim insanlığın ortak ürünüdür. Bütün zamanlarda gerçekleştirilen felsefî hareketlerin birbirinin karındaşı ve varisi sayması da böyledir.
“Yunanîleriñ işini Müsülmanlar ileriletdiği gibi bunlarıñ vârisleri olarak Avropa ve hâzırda Rus akvâmı çalışmaktadır…
<Yunan Hukemâsı>, <Hukemâ-i İslâm>, <Yañı Zaman Hukemâsı> bir biriniñ karındaşı ve vârisi olarak bilgi ve efkâr cümle benî âdemiñ malıdır.”[10]
İsmail Bey Gaspralı’nın felsefeye ilişkin görüşleri iki maddede özetlemek gerekirse şöyledir:
- Bilginin sınırının olmadığı.
- Felsefenin insanlığın ortak değer ve birikimi olduğu.
İsmail Bey’in üzerinde durduğu bu iki noktanın ilk İslam filozofu olarak kabul edilen Kindî’nin ve İslam felsefesinin son güçlü filozoflarından İbni Rüşd’ün eserlerinde görmek mümkündür. Kindî, “Kitâb fî Felsefeti’l-Ûlâ” adlı risalesinde gerçeğin tam olarak kuşatılmasının bir kişi ya da topluluğun kendi çabasıyla gerçekleşmeyeceğini, fakat her birinin gerçek adına kazandığı azıcık bilgilerin bir araya toplanması ile büyük bir değer oluşacağını belirtmektedir. Ona göre en iyi koşullarda dahi bir kimsenin kendisini kat kat aşan bu birikimi elde etmesi olanaksızdır.[11] Bu bilim mirasının tevarüs edilmesinde kaynağın dinine göre davranılmadan ‘ilimde atalarımız’ kabul edilmesi gereğini vurgulayan Kindî’nin yanı sıra İbn Arabî Kudemâ’yı yani Antik Yunan filozoflarını da muteber bir dinin üyeleri görmektedir. Ona göre ilahî kaynaktan doğan hükümleri bildiren bir peygamberin dinine bağlanan bilginler ve salihler ile Antik Yunan filozofları ve bilginlerinin ortaya koydukları hikmetler uymakta ve uyuşmaktadır.[12]
İbn Rüşd ise “Faslü’l-Makâl” adlı eserinde bir meseleye ilişkin bilginin tamamlanabilmesi için sonraki neslin öncekilerden yardım almasının bir zorunluluk olduğunu ifade etmektedir. Ona göre bir insanın konudaki gereken her şeyi kendi başına baştan başlayarak kuşatması da zor ya da olanaksızdır. Bu yardım alma konusunda söz konusu ötekinin hangi dinden olduğu ise önemsizdir.[13]
- Meclis-i Hukemâ-i İslâm’ın İçeriğine Kısa Bir Bakış
Yazar, her maddede anlatmış ve açıklamış olduğu bilgenin yaygın adını verip ardından parantez içerisinde künyesini de eklemektedir. Bu liste aşağıda görüldüğü gibidir:
- İbn Bâcce — Ebû Bekir Muhammed bin Yahya bin Saig.
- İbn Bârizî — Şerefüddîn Ebü’l-Kāsım Hibetu bin Necmüddin Hamevî.[14]
- İbn Baytâr — Ebû Muhammed Ziyâüddîn Abdullah bin Ahmed.
- İbn Haldûn — Ebû Zeyd Abdurrahmân bin Muhammed el-Hadramî.
- İbn Hallikân — Ebü’l-Abbâs Şemsüddîn Ahmed b. Muhammed bin İbrâhîm.[15]
- İbn Rüşd — Kadı Ebü’l-Velîd Muhammed bin Ahmed.
- İbn Sina — Ebû Alî Hüseyn bin Abdillâh.
- İbn Arabî — Ebu Bekir Muhyiddîn Muhammed bin Alî et-Tâî.
- Ebû Bekir Râzî — Muhammed bin Zekeriya.
- Fârâbî — Ebû Nasr Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ.[16]
- Fahreddin Râzî — Ebû Abdillâh Muhammed b. Ömer et-Teymî el-Bekrî.
Toplamda on bir alimin yer aldığı bu listede, felsefenin bugünkü anlamıyla değerlendirildiğinde yer almaması gerektiği düşünülecek bazı kimseler de bulunmaktadır. İslam filozofu olarak bilinen kimselerin dahi filozof mu yoksa kelamcı mı oldukları tartışma konusudur. Bu kimselerden biri de İbn Rüşd’dür. Bazı araştırmacılar İbn Rüşd’ü, diyalektik metodu kullanarak meselelere tez-antitez şeklinde yaklaşması nedeniyle mütekellim saymaktadır. Bundan dolayı burada yalnızca bir örnekle yetinilecektir.
Bu kitapçede filozof listesine girmesi yadsınacak kimselerden biri de Şafiî fakihi, kıraat ve hadis bilgini olan İbn Bârizî’dir. Eserde İbn Bârizî hakkında Hama’da kadı’l-kudat olarak görev yaptığı, ulûm ile fünûnda âlim ve fâzıl olduğu ve eserlerinin adlarından başka bir bilgi yer almamaktadır. Müellif de kimi yerde bu eserlerin konularına ilişkin “hadise müteallik”, “fıkıhda” gibi ön açıklamalara yer vermiş, ardından ilgili eserleri sıralamıştır. Sayılan eserlerin tefsir, hadis, fıkıh, kıraat ve edebiyat ile ilgili olmasına karşın eserde, İbn Bârizî de filozoflardan birisi olarak esere eklenmiştir.
İbn Sina’nın anlatıldığı bölüm Âlem-i Sıbyan dergisinde yayımlanan İbn Sina bölümüyle neredeyse aynıdır.[17] Ancak iki eser arasında İbn Sina’nın ölüm yaşı fark etmekle birlikte Meclis-i Hukemâ-i İslâm’da filozofun eserlerine ve çalışmalarına uzunca yer verilmiştir.
- Sonuç
İsmail Bey Gaspralı’nın Tercüman matbaası bir okul işlevinde çalışmıştır. İsmail Bey’in Terciman mektebinden çıkan türlü konulardaki çok sayıda risale, kitap, gazete ve dergi vardır. O, felsefeye ilişkin de eser yayımlamıştır ki, bu makalede İslam felsefesine ilişkin “Meclis-i Hukemâ-i İslâm” incelenmiştir. Tam bir İslam felsefesi tarihi eseri denemezse de buna ilişkin bir deneme olduğu söylenebilir. Ön sözünde İsmail Bey Gaspralı’nın felsefeye dair görüşlerinin bulunması bakımından da önem taşımaktadır.
- Bibliyografya
Akartürk Karahan, Gaspıralı İsmail Bey’in Türk Dünyasında Yenileşme Çabalarına Bir Örnek: Âlem-i Sıbyân Dergisi (1911-1912), Kutlu Yayınevi, İstanbul, 2020, ss. 548.
Gazalî, El-Munkîz mine’d-Dalâl: el-mevsıli ila zi’l-izzeti ve’l-celâl, Hazırlayanlar: Dr. Cemîl Suleyba, Dr. Kamil Ayyar, Matba‘atü’l-Câmi‘atü’s-Sûriye, (1956/1376), Beşinci baskı, ss. 124.
Gürbüz Deniz, “The Method of Understanding Of Ghazali”, Journal of Islamic Research, cilt. 3, S: 2, 2010.
Hayrani Altıntaş, “Gazâli’nin Felsefe İle İlgili Düşüncelerindeki Çelişkiler”, İslamî Araştırmalar Dergisi, cilt. 13, 2000, ss. 3-4.
Hilmi Ziya Ülken, “Gazzali Ve Felsefe”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt: 4, S: 3-4, 1955, ss. 98-121.
İbn Arabî-Avni Konuk, Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi, C. 2, Haz: M. Tahralı-S. Eraydın, M. Ü. İ. F. Yayınları, İstanbul, 2005.
İbn Rüşd, Felsefe, Din ve Te’vil: Faslu’l-makâl fî takrîr mâ beyne’ş-şerî‘a ve’l-hikme mine’l-ittisâl, çev: Mahmut Kaya, Klasik Yayınları, İstanbul, 2019, ss. 86.
İbrahim Maraş, “Muhyiddin İbn Arabî’de Aklî ve İnşâî Din Kavramı ve Falsefi Kökenleri”, Uluslararası İbnü’l Arabi Sempozyumu Bildiri Kitabı, Haz: Fikret KARAMAN, İnönü Üniversitesi Yayınevi, Ankara, 2018, C: 1, s. 165-175.
İsmail Gasprinskiy, Meclis-i Hukemâ-i İslâm, Bağçasaray, Tipo-litografiya Gazetı Perevodçik, 1 April 1902, ss. 32.
Kindî, Felsefî Risaleler, çev: Mahmut Kaya, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2015, ss. 552.
Ömer Alper, “Gazzâli’nin Felsefî Geleneğe Bakışı: O Gerçekten Bir Felsefe Karşıtı mıydı?”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, no: 4, 2001, ss. 87-107.
Süleyman Dönmez, “Patristik Felsefe”, Felsefe Tarihi, editör: Celal Türer, Bilay Yayınları, ss. 239-256.
Süleyman Dönmez, “Skolastik Felsefe”, Felsefe Tarihi, editör: Celal Türer, Bilay Yayınları, Ankara, 2020, ss. 305-316.
- J. De Bour, İslâmda Felsefe Tarihi, çev. Yaşar Kutluay, Balkanoğlu Matbaa, Ankara, 1960, ss. 156.
Ekler
Ek-1: Meclis-i Hukemâ-i İslâm, Bağçasaray, 1902 (1320).
![]() |
Ek-2: “Bir Söz”, Meclis-i Hukemâ-i İslâm’ın Ön Sözü
* Yüksek Lisans Öğrencisi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, İslam Felsefesi Bilim Dalı. leventozdemir1917@gmail.com.
[1] Süleyman Dönmez, “Patristik Felsefe”, Felsefe Tarihi, editör: Celal Türer, Bilay Yayınları, Ankara, 2020, s. 239.
[2] Süleyman Dönmez, “Patristik Felsefe”, s. 241.
[3] Süleyman Dönmez, “Skolastik Felsefe”, Felsefe Tarihi, editör: Celal Türer, Bilay Yayınları, Ankara, 2020, s. 305.
[4] T. J. De Bour, İslâmda Felsefe Tarihi, çev. Yaşar Kutluay, Balkanoğlu Matbaa, Ankara, 1960, s. 3.
[5] İsmail Gasprinskiy, Meclis-i Hukemâ-i İslâm, Bağçasaray, Tipo-litografiya Gazetı Perevodçik, 1902, ss. 32.
[6] Типо-Литография газеты <Переводчикъ>, гор. Бахчисарай 1902 г.
[7] Gazalî, El-Munkîz mine’d-Dalâl: el-mevsıli ila zi’l-izzeti ve’l-celâl, Hazırlayanlar: Dr. Cemîl Suleyba, Dr. Kamil Ayyar, Matba‘atü’l-Câmi‘atü’s-Sûriye, (1956/1376), s. 73.
[8] Gazali’nin felsefeye karşı tutum ve görüşleri dikkatle incelenmeli, yüzeysel yargılardan kaçınılmalıdır. Bu inceleme başlıca Gazali’nin meslek ve görevi, çağın ideolojik eğitim kurumları, mezhepsel mücadele ortamı gibi başlıklar altında yürütülmelidir. Gazali’nin bir eserinden hareketle bu incelemenin yapılması da sağlıklı sonuçlara ulaşmakta yeterli değildir. Bu nedenle onun bütün eserleri göz önünde bulundurulmalı, düşünce dünyası bütünsel olarak ele alınmalıdır. Gazali’nin felsefî görüşlerinin ve düşünce yapısının incelenmesine ilişkin ayrı yöntemlerin izlendiği çalışmalar bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz: Gürbüz Deniz, “The Method of Understanding Of Ghazali”, Journal of Islamic Research, cilt. 3, S: 2, 2010; Hayrani Altıntaş, “Gazâli’nin Felsefe İle İlgili Düşüncelerindeki Çelişkiler”, İslamî Araştırmalar Dergisi, cilt. 13, 2000, s. 3-4; Hilmi Ziya Ülken, “Gazzali Ve Felsefe”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt: 4, S: 3-4, 1955, ss. 98-121; Ömer Alper, “Gazzâli’nin Felsefî Geleneğe Bakışı: O Gerçekten Bir Felsefe Karşıtı mıydı?”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, no: 4, 2001, ss. 87-107.
[9] Gasprinskiy, Meclis-i Hukemâ-i İslâm, s. 1.
[10] Gasprinskiy, Meclis-i Hukemâ-i İslâm, s. 1.
[11] Kindî, Felsefî Risaleler, çev: Mahmut Kaya, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2015, s. 148.
[12] İbn Arabî-Avni Konuk, Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi, C. 2, Haz: M. Tahralı-S. Eraydın, M. Ü. İ. F. Yayınları, İstanbul, 2005, s. 176-177; İbrahim Maraş, “Muhyiddin İbn Arabî’de Aklî ve İnşâî Din Kavramı ve Falsefi Kökenleri”, Uluslararası İbnü’l Arabi Sempozyumu Bildiri Kitabı, Haz: Fikret KARAMAN, İnönü Üniversitesi Yayınevi, Ankara, 2018, C: 1, s. 171.
[13] İbn Rüşd, Felsefe, Din ve Te’vil: Faslu’l-makâl fî takrîr mâ beyne’ş-şerî‘a ve’l-hikme mine’l-ittisâl, çev: Mahmut Kaya, Klasik Yayınları, İstanbul, 2019, s. 29.
[14] Künyesinde Hibetullāh olarak yer alırken İsmail Bey Gaspralı yalnızca Hibe olarak yazmıştır.
[15] Yazar, İbn Hallikân’ın künyesini verirken onun babasının adını atlayarak dedesinin adını vermiştir. Doğrusu şöyledir: “Ebü’l-Abbâs Şemsüddîn Ahmed b. Muhammed b. İbrâhîm”.
[16] İsmail Bey Gaspralı, Farabî’nin künyesini verirken onun babasının ya da dedesinin adına yer vermemiştir. Farabi’nin künyesi şöyledir: “Ebû Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ”.
[17] Akartürk Karahan, Gaspıralı İsmail Bey’in Türk Dünyasında Yenileşme Çabalarına Bir Örnek: Âlem-i Sıbyân Dergisi (1911-1912), Kutlu Yayınevi, İstanbul, 2020, s. 295-297.
Türk Yurdu, Aralık 2024, sayı: 448, sayfa 69-73.