Maymut TAHİR
Hüseyinoğulları (Hüseyinov’lar) 19, yüzyılın ikinci yarısında ticaret ve kültür sahasında büyük rol oynamış şahsiyetler yetiştiren Rusya’nın sayılı zenginlerinden Kazanlı bir soydur. Bunlardan Ahmed, Abdulgani ve Mahmut adında üç kardeş meşhur olup, hususiyetleri servetlerinin mühim bir kısmını 19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılın başlarında Rusya içindeki Türk boyları arasında hızlanan millî yenileşme hareketlerine yardım olarak sarfetmiş olmalarındandır.
Hüseyinoğulları’nın kültür sahasındaki hizmetlerinin başta geleni o sırada eski usulle tedrisat yapan mekteplerin yerine yeni usul mektepler açılmasını hedef tutan usul-ü cedid hareketini tam olarak desteklemeleri ve bu iş için büyük paralar harcamalarıdır.
Yeni usul’ün veya usul-ü cedid hareketinin esas kahramanı Kırımlı İsmail Gaspıralı olmakla birlikte, Abdulgani Bay [1] da bu sahada yalnız para ile yardım eden kimse olmayıp kültür ve tahsil işlerini diğer zevatla programlaştırarak yer yer dolaşan ve bunun propagandasını yapan bir mücahit idi.
Abdulgani Bay ile İsmail Gaspıralı Semerkand’da karşılaşmışlar ve İsmail Bey de bu karşılaşma ile ilgili hatırasını şöyle kaleme almıştı :
Maşinalı Mektep (Makinalı Mektep)
“1893 senesinin Temmuz ayında Buhara-Türkistan seyahati ile Semerkand’a gelmiş idim. O esnada Semerkand’da ikamet eden Abdulgani Bay Hüseyinov gelişimden haber aldığı ile misafirhaneye teşrif buyurup hoş istikbal ettiği baadinde erteye ziyafete davet etti. Tabii memnunen kabul ettim, çünkü Bay’in meclisinde Semerkand’ın muteberânı ile görüşüv olarak, bana lazım olan hayli malumat hasıl olacak idi. Hal olursa numunelik usul-ü savtiye mektebi açılmasını cemaate teklif edecek ve bunun faydalarını anlatacak olurdum.
Ertesi gün ziyafete varıldı. Yerli ve Rusyalı muteber adamlardan yirmi yirmi-beş kişi cemm olmuşlardı. Cümlesi ile gayet ihlaslı suretle görüşüldükten sonra yemekler, çaylar takdim olundu. Maveraünnehir’in ahvalinden, mekteplerin berbat-Iığından bahisler baadinde Abdulgani Bay ayağa turup bana hitaben şu sözleri dedi :
“İsmail Bey’in Semerkand ziyaretine bir yadiğer olmak olmak üzere on seneden beri neşir etmekte olduğu yeni usulde bir mektephane tesis kılıp şu asan usuldan bu tarafları haşe-mend etmek lazımdır, Lakin, usul bilen muallim yokluğundan aciz bulunuyoruz. Bu halde isin çaresini aziz misafirimizden istemeye mecburuz…”
Cümle cemaat, rica eyleriz, rica eyleriz ile bana hitap etti. Öz tarafımdan kozgalıp, cemaat tarafından rica edilmesi beni mesrur ve müteessir etmişti, Böyle ricanızı memnuniyet ile kabul ederim, icrası ile iftihar eylerim cevabını vermiştir. Şu hayırlı sefere başında Abdulgani Bay haracatı ile hususi ve gayrı resmi suretde, numune açılacağı yerli ye Rusyalı Müslüman çocuklardan 20-30 kadar sabiyan cemm edileceği ve mektep ile usul ehl-i Semerkand’a gösterileceği tayin edildi.
İşbu seyahatimde Bakû’lü Rusça muallimlerinden Sultan Mecit Ganizade bulunuyordu. Mecit Bey Refik ve Saklavcı dost suretiyle bana koşulmuştu. Türkçe’den maada Farsçaya aşina olduğundan numune mektebini ve bir-iki muallime usul-ü savtiye göstermeyi bu arkadaşıma teklif ve emanet ettim. Kabul ederek kırk gün Semerkand’da kalarak Abdulgani mektebine muallimlik etti. Gelen gidene usul-ü savtiyenin asanlığı gösterildi. İmtihan ile sabiyanın derste olan terakkileri tayin edildi. Mektebin şöhreti her tarafa cayrap (yayılıp) tiz (çabuk) öğrettiğine göre Türkistanlılar bu mektebe kendilerince münasip bir isim verdiler. Bu da “Maşinalı Mektep” (Makinalı Mektep) idi.
Ağız ağızdan şöhreti maarif naçalstvası (başkanı) kulagına yetiştiği halde bela ruhsat açıldığından polis tarafından kapatıldı. Fakat matlap hamil oldu. Ehli Türkistan’ın dikkati kozgaldı. Bir hayli adamların muhabbeti celp olundu, Semerkand’da çıkan bu hoş davranışın semeresi olarak Taşkent’de, Fergane’de İslah mektep ve tedris işine başlandı.
Abdulgani Bay Orenburg’a döndükten sonra, Orenburg ve Ural cihetlerinde usul bilen muallim yetiştirmek üzere Bahçesaray’a dört hatimgir de yollanmış idi. Bunların vasıtasıyla bir çok muallim tedarik ederek mektepler tesis ettiği malûmdur. Bade bu işe kardeşim Muhammed Fatih Efendi Kerimî’nin dahi büyük himmeti görülmüştür.
Abdulgani Bay türbin fikirli ve milleti cidden seven bir adam idi. Ancak bir defa görüşebildim. Lâkin sohbeti unutulmuyor.
“İsmail Bahçesaray, 30 Temmuz 1912 [2]”
Abdulgani Bay İsmail Bey’den yaşça büyük, zenginliği ile halk arasında muteber kimse olduğu halde refakatindeki biri vasıtasiyle değil de şahsen İsmail Bey’i misafirhanede bularak ziyafete davet etmesi Abdulgani Bay’ın onu ne kadar takdir ettiğinin göstergesidir.