Ebulfez Elçibey’in “Türk dili ve rus imperiya siyaseti” başlıklı makalesinden
Dahi Ismayıl Bey Gaspıralının (1851-1914) zamanın sınagından çıxmış “Dilde, fikirde ve işde birlik!” çagırısının derin ve ölmez menasını bu gün biz Türkler daha yaxından anlamaga baslamışıq. Anlamaga basladıq ki, dilbir olmayan millet tarixde yüksele bilmez, eksine zaman-zaman birliyini itirib dagılar, basqa milletlerin sikarına, sonra da quluna, kölesine çevriler. Rusiya imperiyasının Türke qarsı yüzillerle yeritdiyi barbar ve qanlı siyaseti cikinden bikinedek bilen Ismayıl bey çox gözel basa düsürdü ki, rusiya türk torpaqlarını tike-tike, loxma-loxma udaraq, her tikeye ve o tikede yasayan Türke, onun diline ayrı-ayrı ad qoymus, “ayır-buyur” siyasetini hem barbar, hem de ustacasına yerine yetirmekle imperiyaların en murdar klassik nümunesine çevrilmisdir. Ismayıl bey sanki milletine seslenmisdir: Ey Türk, ayıl, terpen, özüne gel ve bil ki, dilde birliyin olmasa, fikirde birliyin olmayacaq, fikirde birliyin olmasa, isde birliyin olmayacaq ve mehv olacaqsan!
Cafer Seydahmet Kırımer, (Gaspıralı İsmail Bey) ismiyle yazdığı değerli eserinde, şöyle yazmaktadır:
«Tercüman» bu muvaffakiyete, bu tarihi neticeye, muayyen ve sağlam bir millî programı müdafaa etmesiyle varabilmiştir. «Tercüman» yalnız Kırım, Rusya Türkleri ile değil, bütün Türk ve İslâm âlemi ile, candan alâkadar olmuştur. «Tercüman» da sahifelerini alelade haberlerle, veya eğlenceli romanlarla doldursaydı, ne bu kadar geniş bir sahada alâka uyandırabilir, ve ne de bu kadar kuvvetli bir iz bırakabilirdi. «Tercüman» da en baş makaleden en küçük habere, hattâ ilânlara varıncaya kadar, bütün yazılar Türkü, İslâmı alâkadar eden muayyen bir yolu ve kanaati canlandırırdı. «Tercüman»ın muvaffakiyetinde, bu hedef ve ciddiyetten mada, İsmail Beyin kendisine has açık, kısa üslûbunun ve sade dilinin de büyük tesiri vardı. Şunu da kaydetmek zarurîdir ki, İsmail Bey gazetecilikte de müstesna kabiliyete malikti. Türk âleminde fikirlerini halka yaymakta ve benimsetmekte de o eşsizdir.
Prof. Sadri Maksudî Arsal’ın 1914 senesi 202 No. lu (Tercüman) gazetesinde «Emeller Üstadı» başlıklı yazısından :
Lâkin ne söylesem de her söz, her cümle İsmail Beyin nazarımdaki büyüklüğüne, tarihî mevkiinin ulviyetine, kendisine olan nihayetsiz ihtiramatıma kıyasen pek küçük, pek renksiz hattâ hiç kalıyor! Gaspirinski kimdir? O, dünyada ne işledi? İşte eğer söz ile bunu bildirmek, bunu anlatmak mümkün olaydı, ben suallere cevap verirdim. Bu hususta şimdilik yalnız şunu diyebileceğim :- Gaspirinski, hepimizin fikrinde, kalplerimizde en büyük bir mahalli işgal eden bir kişidir. Hepimizin ufku millîsinde en nuranî bir noktadır. Her birimizin tevessülü fikrî tarihinde en malûm bir âlimdir. Bilâihtiyar her birimizin samimî ihtiramlarını celbeden, ismi zikrolundukta hepimizin ağzına «Büyük» kelimesini getiren şey ise onun işleridir.Dikkatle düşününüz ! Asırlandan beri Türk-Tatar kavimleri medeniyetten ırak, maarifsiz, zıyasız, gönülsüz, bir hayat ile yaşadılar. Ormanlarda, çöllerde, sahralarda, Türk – Tatarlar nursuz, şadlıksız, ölmüş bir hayat içinde asırlar geçirdiler… Mazi unutulmuş, hal sevinçsiz, istikbal meçhul idi. Önde bir hedef, sevindirecek bir maksat yoktu. Hülâsa: Rusya Türkleri çok zamanlar ruhsuz, şadlıksız yaşadılar, çünkü emelsiz, idealsiz idiler. İşte Türk – Tatar hayatının şu devrine nihayet verip, yeni bir devre girmesine sebep olan zat İsmail Bey Gaspirinski’dir. Onun minberi talimi olan «Tercüman» mânâsız hayatımıza mâna vermiş, maksatsız yaşayışımıza emeller icat etmiş, sönmüş maişetimize ümitler doğurmuştur…
Çelebi Cihan’ın 1915 senesi 203 No. lu (Tercüman) gazetesindeki «Anlayabilseydik» makalesinden :
Görmek, işitmek anlamak değildir; gökleri yıldızları, güneş ve kameri her gün görüyoruz, har, parlak ve yüksek ziyalarını her gün hissediyoruz da milyonlarca insanlar arasında hemen hemen pek âzımız bunların ne olduklarını anlayabiliyoruz. İsmail Bey de böyle, yüksek bir kâinat idi, onu da hepimiz işittik. Onun da nur ile, irfan ile, feyiz ve fazilet ile hepimiz ziyalandık. Hattâ bir çoklarımız görüştük ve konuştuk bile… Lâkin, bu ölmez şahsiyetin ne olduğunu anlayabildik mi ?…
Hamdullah Suphi Tanrıöver’in, 1330 senesi 12 sayılı «Türk Yurdu» dergisinde «Ben O’nu Gördüm» başlıklı yazısından :
Kırım topraklarında asırların aşındıramıyacağı yeni bir ehram kuruldu; onun baş ucunda istekten, dilekten, inançtan, karardan dökülmüş manevî koskoca bir ebülhevl var. Nilin kenarında yükselen çölleri ve geçmişleri seyrediyor: Kırım’daki ise kıpçaklara, isteplere dalmış duruyor ve bekliyor. Kosvadaki tarihî mesnedimiz gibi yarınki Türk nesillerini kendine çağıracak pek mübarek bir meşhet daha var ki, Kırım yalılarında Türk âleminin ayak seslerini dinleyerek yatıyor. Bütün ömründe Türkü kurtarmak için yürüyen kahramana, Kırım’ın şimdi her zamandan daha sevgili olan topraklarındaki millî kahramanımıza yarın fakir iken zengin, zayıf iken güçlü, bedbaht iken kutlu olacak Türk nesilleri Türk bayrağını götürüp lahdine serecekler ve onun ve başının üstünde Türk dehasının yaratacağı yeni bir tacımehal yükselecektir.»
Prof. Ağaoğlu Ahmet’in «Türk Yurdu» dergisinin aynı yıl ve sayısında çıkan yazısından:
Dünyada Türk ve Türkçülük kaldıkça İsmail Bey de berhayattır, yani İsmail Bey ebedî ve cavidanidir. İsmail Bey elan da yaşıyor, yetiştirmiş olduğu yüzlerce şakirtlerinde, terbiye etmiş olduğu binlerce ruhlarda yaşıyor.»
Prof. Akçoraoğlu Yusuf’un ayni derginin ayni sayısındaki «Muallime Dair» başlıklı yazısından :
«İsmail Bey iyi bir muallim, mahir bir gazeteci, mümtaz bir muharrir, içtimaî ve siyasî bir mütefekkir ve faal bir cemaat hadimiydi. Lâkin bütün bu sıfatlar İsmail Beyi tanıtamaz. Türk ve İslâm âleminin son yarımasırlık âleminde, saydığımız evsafı haiz olabilecek yirmi – otuz kişi sayılabilir, fakat İsmail Bey tekdir, onun bir eşini daha, değil yalnız geçen elli yılın içinden, hattâ bir kaç asırlık İslâm ve Türk hayatından bulup çıkarmak zordur. Bence İsmail Bey’i hakkile tarif edebilecek bir sıfat vardır ki, o da ulemayı nasaranın hazreti İsa’dan bahsederken kullandıkları «muallim» tâbiridir. İsmail Bey «Muallim» di; o bir kısım beşeriyetin dünyaya ve hayata nazarlarını değiştirmeğe muvaffak oldu: Şimal Türklerinin hayatı fikriye ve içtimaiyelerinde azim bir inkılâbın husulüne fikrî menba, İsmail Gaspirinski’nin dimağı olmuştu. Bu noktayı nazardan İsmail Bey bir «inkılâpçı» ve medeniyeti garbiyenin «reformatör» kelimesine ithal ettiği mefhum murat olunmak üzere” bir «müceddit»tir.
Merhum Ayaz İshaki İdilli’nin, 1914 tarihli ve 40 sayılı «İl» gazetesinde «Büyük Üstad İsmail Bey» başlıklı yazısından :
Evet, İsmail Bey büyüktü, onun işleri de yaptığı hizmetleri de büyüktü. Onun ektiği tohumlardan yetişecek yemişler de ehemmiyetlidir. Onun ektiği güllerinden çıkacak çiçekler de dilberdir, güzeldir. Onun temelini kurduğu bina da sağlamdır. Artık İsmail Bey aramızda yok, o darürrahata gitti, lâkin onun ektiği tohumlar, çiçekler, aşıladığı ağaçlar bütün Rusya boyunca dağıldı. Milyonlarca talebeleri onun başladığı işi alıp götürmeğe, onun kurduğu işleri büyütmeğe koyuldular. Böyle ulu bir babaları olduğuna sevinerek işin sonuna götürülebilineceğine iman ederek işe giriştiler. Bu kahraman babalarını numune ve misâl addederek canlı imandan tecessüm eden babalarının çizdiği yoldan ayrılmamağa azmederek işe tutundular.
Prof. Köprülüzade Fuat Beyefendisinin 7 Mart 1928 tarihli ve 1377 No. lu «Cumhuriyet» gazetesinde çıkan «İsmail Garpirinski» makalesinden :
«Tercüman» yalnız Kırım’da değil, Kazan’da, Kafkasya’da, Türkistan’da, Turkistan-ı Çînî’de, Sibirya’da, Romanya’da, Bulgaristan’da, Osmanlı imparatorluğu dahilinde, hülâsa bütün Türk memleketlerinde büyük bir tesir yaptı Türklerin ve bilhassa Rusya Türklerinin millî intibahında mühim bir âmil oldu, her tarafta İsmail Bey’in bir çok takdirkârları muakkipleri yetişti.» «İsmail Bey Türk – İslâm dünyasında «kadın»ın mevkiini yükseltmek için de çok çalıştı. Maarifi kadınlar arasına yaymak, onları umumî hayata sokma Türk cemiyetini canlandırmak için zarurî bir şeydi. Onun bu hususta yazdığı bir çok yazılar tesirsiz kalmamış, az zamanda büyük neticeler vermiş, Rusya Türkleri arasında kadının içtimaî vaziyeti eskisine nisbetle çok yükselmişti. Onun lisan meselesi hakkındaki noktaî nazarı da çok şayanı dikkatti; Tercüman’ın şiarı «dilde, fikirde, işte birlik» düsturile hülâsa ediliyordu… Osmanlı edebî lehçesinin sadeleştirilmiş bir şeklile gazetesini çıkaran İsmail Bey muhtelif tekellüm şivelerine malik olan, muhtelif Türk şubeleri arasında bir «umumî edebî dil» olmasını, Türklüğün medenî terakkisi için en büyük vasıta addediyordu. O, bu çok doğru fikrini tamamile kabul ettiremedi, lâkin bu fikrin galebesi için elinden geldiği kadar çalıştı.» «Bütün hayatını Türklüğün yükselmesine sarf eden bu büyük adam, Türk halkının ebedî şükranına lâyıktır!…»
Merhum Mehmet Emin Resulzade’nin 15 Nisan 1933 tarihli ve 32 sayılı «İstiklâl» gazetesinde çıkan «Ortaklı Bir yıl Dönümü» yazısından :
Bütün gücünü sadeleştirilmiş türkçenin bütün Türklerce öğrenilmesin veren «Tercüman», yaydığı duyguyu hayatının sonlarına doğru «dilde, fikirde işte birlik» şiarı ile anlatıyordu. Bu şiarda dünya yüzüne yayılmış bütün Türklerin ayni ebedî bir dili konuşan, ayni siyasî gayeyi taşıyan, ayni teşekküller tarafından hedefe doğ götürülen, ayni metot ve taktiklerle çalışan bir camia halinde tasavvur olu düğü mânası saklıdır.
Türkistanlı kardeşlerimizin çıkarmış oldukları (Yaş Türkistan) dergisinin Nisan 1933 tarihli «Gaspıralı İsmail Bey» yazısından :
«Türkistandaki «Cedit mektepleri» İsmail Beyin vefatı münasebetiyle iki gün matem etmişlerdi. Muaalimler, yaş fikirli ulema ve bu mekteplerin yukarı sınıf talebeleri ise çok zaman göğüslerinde matem işaretleri takarak gezdiler.Rus boyunduruğu altında yaşayan bütün Türkler, o cümleden biz Türkistan Türkleri, millî uyanışımızda büyük âmil olan usulü cedit hareketini, Tercüman müessisi Garpıralı İsmail Beye medyunuz.Halka necat yolunu göstermiş ulu muallim ve büyük muharrir İsmail Bey her daim milletin azizleri sırasında yadedilecektir.
Millî Türk Şâiri Mehmet Emin Yurdakul’un «Türk Yurdu» dergi nin 27 Kasım 1330 tarihli nüshasında çıkan şiiri :
İSMAİL GASPİRİNSKİYE
Ey ulu Türk! Sen Kırım’ın kanlarile yoğrulmuş
Vahşilere esir olmuş, zalim tahtlar kurulmuş,
Şerefleri unutulmuş bir toprağı üstünde…
Onun seni kan ağlatan kara bahtı önünde
Felâketli milletine: «Uyan!» diye haykırdın
Bu ilâhi feryadınla onu nura çağırdın
İstedin ki, medeniyet güneşi
Zekâlara çeliğini akıtsın
Milliyetin diriltici ateşi
Vicdanları alevile ısıtsın.
Tâ ki Fatih Cengizlerin evlâdı
İslâvlığın pençesinden kurtulsun
Onun mazlum, sefil olan hayatı
Hür ve mes’ut bir talile can bulsun.
Sen bu aziz, büyük işe tek başına kalkıştın
Buna asil Zühren ile gece, gündüz çalıştın.
Yıllar geçti… Türk azmine ne Sibirin dehşeti,
Ne de ömrün azgın yüzü bir zayıflık vermedi
Sen arzunu kervan göçmez bozkırlara götürdün.
Bu uğurda katlandığın zahmetleri Türklüğün
Ümit dolu ufukları nurlarile okşadı
Resullerin rüyaları sende dahi yaşadı.
Sen kabrinde rahat uyu! Yakında
Bu sonuncu felâket de bitecek
Yarın senin hür bakışlı ırkın da
Altın devri terennümler edecek
Zira senin bıraktığın izlerde
Kadın, erkek bir genç neslin yürüyor
İman ile aşk sunduğun her yerde
İnkılâbın fikri hüküm sürüyor.
Bizden senin pak ruhuna fatihalar, rahmetler,
Unutulmaz hatırana, kalp dolusu hürmetler….
Gaflet devrinde aktedilmiş muahedelerle Türkiye’nin eli ayağı bağlanmış, misafir olarak kabul olunanlar haneye sahiplik hukukunu almışlardı. Avrupa, Memâliki Osmaniyeye «Hasta» namını veriyor. Hayır, hasta değildir, bağlıdır. Bir çözülsün de görün, nasıl güzel yiğit olur.
Gaspıralı İsmail, 24 Kasım 1896
Şu yazdıklarımızdan görülüyor, anlaşılıyor ki, millî maarifin ilerlemesi, intişarı yalnız nezarete mahsus değildir. Bu iş herkesin ve cümlenin hayat borcudur. Nezaret, nezaret eder bakar, teshil eder, muavenet eder, fakat, çalışmak kendisini bilen her Türkün vazifesidir.»
Gaspıralı İsmail,1911
«Ey vatan kardaşı, sen gel gayrete Her hizmete bir hüner muradı haliktır. Al hemen kalemle kitabı gel himmete, Bin hayvana bir insan hünerle galiptir. Çünkü farz olmuştur ilim bu ümmete, Kimge tâbi olmayan kitaba tâbidir. Hünersizlik yakışmaz bizim millete, Bin kılıçka bir kalem daim galiptir.
Gaspıralı İsmail
Ayrıca bakınız: İsmail Bey Gaspıralı’ya Dair Seçilmiş Yayınlar – İnci Bowman